Bathonea Antik Kenti kazı çalışmalarının destekçisi olarak yürüttüğü sosyal fayda programlarına bir yenisini daha ekleyen Mercedes-Benz Türk, İstanbul‘un tarihi ve arkeolojik mirasının ortaya çıkarılması ve korunmasında önemli bir rol üstleniyor.
Mercedes-Benz Türk İcra Kurulu Başkanı Süer Sülün
Mercedes-Benz Türk İcra Kurulu Başkanı Süer Sülün, verilen destek için şunları söyledi: “Ülkemizin geleceğini şekillendiren, zengin mirasını koruyan ve gelecek kuşaklara aktararak ortak zenginliklerimizi çoğaltan paydaşlarımızla yan yana yürümek bizi çok mutlu ediyor. Mercedes-Benz Türk olarak kültürel mirasımızın ortaya çıkarılması ve korunmasına yönelik attığımız adımlar bugünden çok öncesine dayanıyor. Binlerce yıl boyunca medeniyetlerin buluşma noktalarından biri olan ve bugün UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Truva Antik Kenti’ndeki arkeolojik kazılar, verdiğimiz destek ile 50 yıllık bir aradan sonra 1988’de yeniden başlamıştı. Kazılara olan desteğimizi 1988’den 2003 yılına kadar 15 yıl boyunca sürdürdük. Bathonea Antik Kenti ise İstanbul‘un binlerce yıllık geçmişine ışık tutacak bir dünya mirası. Eşsiz konumuyla birçok medeniyete ev sahipliği yapan şehrimiz, yer üstünde gördüklerimizin ötesinde yer altında da keşfedilmeyi bekleyen zengin bir mirasa sahip. Bu mirasın gelecek kuşaklara aktarılmasına destek olduğumuz için heyecan duyuyoruz.”
Bathonea Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Şengül Aydıngün
Bathonea Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Şengül Aydıngün ise, “Arkeolojik kazılar, gelişen tüm teknolojilere karşın endüstriyel boyuta geçmemiş bir bilgi üretim sürecine sahiptir. Kısacası, ana üretim parametresi makinalar değil insandır. Ne kadar kalifiye ve ne kadar çok insan üretime katılabilirse alınacak sonuçlar da o oranda büyük ve göz alıcı olmaktadır. Mercedes-Benz Türk sayesinde bu yıl çok şanslıydık. Bize bu şansı sağlayan ve bugünlere ulaşmamıza imkan tanıyan Mercedes-Benz Türk ailesine teşekkürlerimizi sunuyor ve bu güzel beraberliğin uzun yıllar devamını diliyoruz” dedi.
Bathonea Antik Kenti kazılarında İstanbul‘un tarihine dair yeni bilgiler ortaya çıkıyor
İstanbul‘un bilinmeyen pek çok önemli yapısı ile aydınlanmayı bekleyen konuların gün ışığına çıkarıldığı Bathonea Antik Kenti kazılarında bulunan erken Hitit izleri, çalışmalardaki en büyük keşif olarak nitelendiriliyor. Kazılardaki bu keşifle Avrupa kıtasında ilk kez Hitit izlerine rastlandı.
Bathonea Antik Kenti kazıları
Küçükçekmece Gölü havzası içindeki Bathonea Antik Kenti kazıları 2007 yılında yüzey araştırmasıyla başladı. Çalışmalar Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ve İstanbul Valiliği’nin maddi desteğiyle 2009 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla Prof. Dr. Şengül Aydıngün başkanlığında bilimsel kazılara çevrildi.
Kazılar sırasında Helenistik ve Roma dönemlerine tarihlenen “Büyük” ve “Küçük” olarak adlandırılan iki adet antik liman ve göl içinde kalmış bir antik deniz fenerinin izleri tespit edildi. Bu keşifle birlikte Patara’dan sonra ülkemizde ikinci antik deniz feneri tespit edilmiş oldu.
2009 yılındaki araştırma sonuçları üzerine; Amerikan Arkeoloji Enstitüsü (Archaeology) Dergisi, İngiliz Independent Gazetesi ve Heritage Key adlı yayın organları 2009 yılında kazı alanını “Dünyanın En Önemli Arkeolojik Keşiflerinin İlk On Listesi”ne aldı.
2011-2012 yılında gerçek anlamda başlayan kazılarda bugüne kadar antik liman yapıları, İmparator Büyük Konstantin (M.S.330) tarafından yaptırıldığı tespit edilen dev bir açık sarnıç (100×20 metre uzunluğunda 7000 metreküp su hacimli), bir kale kalıntısı ve tabanları mozaik kaplı büyük bir saray kompleksi, yer altı su kanalları ile antik yollar ortaya çıkarıldı. Bu yapıların içlerinde ele geçen küçük objeler, seramikler ve amphoralar, M.Ö. 6. yüzyıldan M.S. 6 yüzyıla kadar Akdeniz’in batısından doğusuna kadar pek çok antik merkezle (İspanya, İtalya, Sicilya, Fas, Mısır, Lübnan, Fenike, Suriye, Ege Adaları) Karadeniz arasında yapılan yoğun bir deniz ticaretinin varlığını ortaya koydu.
Küçükçekmece Göl Havzası’nda yapılan kazılar, yalnızca İstanbul’un eksik kalan tarihsel boşluklarını tamamlayacak veriler sunması açısından değil tüm Trakya’da ilk kez Hitit izlerini sunan bölge olması açısından da bilim dünyasında oldukça heyecan yaratan ve dikkat çeken bir proje olma yolunda ilerliyor.